1 Mart 2017 Çarşamba

ON THE ROAD


ON THE ROAD

uzun bir ayrılık girdi araya,
ben Atlantiğin diğer ucuna ayak basmayalı,
ben Cebelitarık'tan aşağıya Magrip'e uzanmadan
Kalahari'yi kurak aylarda geçmeden,
Mekong'un sularında serinlemeden,
Trans-Sibirya treninden bilmediğim bir istasyonda inmeden,

Kalahariy'le Taklamakan çölleri arasında kalan ben ....

başka ruhlar içime girip çıkarken
ve kimi zaman o ruhlar yer ararken
ve yer açarken onlara ....
zamansal ve mekansal varlourken
yokolurken ...
ruhumu doyururken....

tüm bunlar olurken sen ne hallerde
hangi iklim de
hangi saat diliminde
hangi ışık altında
hangi boylamda

neler yapıyordun acaba?
hangi pencereden sokağa bakıyordun?
hangi caféde kahveni yudumluyordun?
hangi sinematekte sabahlıyor, ne izliyordun?
hangi güneş altında neyi okuyordun? 
  
yanıma otursa Bernini, portrelerimi çizse....
öte yanımda Blaise Cendrars olsa da birlikte yazsak,
ya da bana " bir güneş hiç senin kadar mavi batmadı" dese Paul Éluard....

ki ben kendimi böyle görmekten pek bi sıkılmıştım....
başka ben hallerine düşmeliydim,
yola düşmeliydim....
yola koyulmalıydım,
herşeyden önce,
kendimden geçmeden önce .....
kendimden vazgeçmeden önce....

kendimin kanayan yaralarını tedavi edememem ki  ben....
beslenirken Vampirler gibi...
 ............................... içimde hep o boşluk...
dolduramamak o açıklığı
doyuramamak o açığı
yollara düşşem,
yollarda bulsam
seni...... beni......
.............ve diğerlerini....


I / III / MMX7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder