19 Haziran 2012 Salı

NEDEN BENİ BİR CUMA GECESİ BIRAKTIN GİTTİN ?




o yıldızlı gecede
o cuma gecesi

ayrılırken biz
söz vermemişken
daha henüz hiçbirşeye....
ikimize bile .....
henüz çok erken iken ....

sen çekip gitmiştin
önceleri garip bir ağırlık çöktü üstüme
peşisıra kelebekler ve Gotlar sütunu
o günden sonra
cumaları sevmez oldum

ilk başlarda
hafta pazartesiyle başlarken
yapacak sürüyle iş vardı
yeni oyunlar bulmuştum kendime
aslında ben kendimi avutabilirdim….
ve başkalarını da
ama cumalar olmasa
 
evet, pazartesi Tanpınarın başında kitap okurdum...
kimi zamansa Aşiyan'da
denize karşı oturur, ayaklarımı mı ruhumu mu dinlendirirdim şimdi kestiremiyorum ama
gözlerimin hep birşeyleri yakalama peşinde olduğu gerçeğini hiçbirşey değiştiremezdi.....

salı,  boş boş yürürdüm kilometrelerce
kimi zaman bir kitabeye bakar
ne olduğunu anlamaya çalışırdım....
neden buraya dikilmişlerdi
o an anlardım
eşyanın tabiatına
aykırı durmanın cazibesini
yıkılırken üstüme St. Espirit Katedrali.

salı kendimi oyalayabilirdim, oyalıyordum da ...
çarşamba keza
o gün tüm Sirkeci benimdi,
Pandelli’de öğle saatleri Galata’ya doğru yemek yerken
Eminönü’nün yalnız güvercinleri geçerdi pencerenin önünden
Sonra mavi vespalı bir çocuk…


Kimi zaman dilsiz olurdum
Dilsiz abi geldi derler kıyıya çekilirlerdi,
Kuyudibinde Agop’un meyhanesinde sabahlarken
nasıl olurda kurşun yemeden sabahları dönerdim
kendime
eve
bilmiyordum…
avunmak için birşeyler yaratabilirdim....

perşembeye
hiçbir işi bırakmıyordum
o anı beklemekten başka bir çarem yoktu….
Saatlerce bir South African Stellanbosch’la Rachmaninov dinleyip
Üstüne Tatavla’da kol geziyordum….
Cumaya hazırlıyordum kendimi….
o kadar çok iş biriktiriyordum ki
yeter ki cumanın geldiğini hatırlamamak için....
sırf saaatlerce çalışıp o anı geçmekti amacım
ama zamanın aleyhime işlemesine aldırış etmeme yetimi kaybetmiştim bir kez.....
perşembe sonrası bilinmez bir boşluk


ve melankoli
sarıyordu beni
Lizbon çıkmıyordu içimden ......
ve bir de sen .....
saatler tam onikiyi vurduğunda
tutamıyordum kendimi
garip bir nöbet sarıyordu beni ve evreni
saatin tiktakları
önce boğaz kıyılarına
sonra boğazıma
vuruyordu içime
engel olunamayan tsunami misali

herseye katlanabilirdim ben
ama birtek
cumaları yapamıyordum ben ....

sen bir Cuma akşamı kenti terk mi ettin.... yoksa?  ben mi kaldım burada bilmiyorum…
bir tek o an takılı kaldı bildiğim ....

c.cerit MMXII- East *an *bul