27 Şubat 2011 Pazar

SALT LAKE CITY




Salt caramel yiyorum,
Cole vuran soguk bir cukulata tadi damagimda,
Saatlerdir Atlanta’dan kalkan ucagi bekliyorum,
Gunes terminalin sanki batisindan doguyor,
Yon kavramini yitirmis,
Olmak beni sasirtmiyor,
Proust kahramanlarindan soyutlanmayan bir eksende,
Tuzda bekletilmis bir Beckett,
Marakesh sabahina uyanan bir Ivory edasinda bir adamim simdi …….
Bu tarihi olmayan soguk colun ortasinda,
Ucaklar kalkiyor bensiz,
Ucaklar iniyor sensiz……………….degisen hicbirsey yok,
Ayni limanda bulusamiyoruz biz…….

Phoenix- Salt Lake City VII/ VII/ 2007

yine gonlumun gemisi kirilarak sahile vurdu......

A.Ilhan'dan kalan bir gundu,
yasamaya cabaladigimiz
yagmur taneleri ince sicimler halinde
Putney uzerinden
Thames kiyilarina dusuyordu,


tek kollu bir adam geciyordu omrumuzden
icimden olesiye  sarhos olma istegi.....
nedensizce,

sonra sen geldin,
bilmedigim, unutulmus bir limon aksaninda

bana Istanbul hikayeleri anlatan,
icinden baliklar gecen,
icinden ruzgarlar gecen,
icinden kizil bir adam gecen,
suz-i dilara makaminda
yaridan fazla bir III.Selim gecen,

icinden zaman gecerken
ozlemle basedilmek zorunda birakilan

Iste oyle bir gundu,
icinden icim gecen,
gectikce icine cekilen,
elimin havada asili kalisina taniklik ettiren.....


oyle bir gundu,
Sen ve Ben henuz yoktuk,
digerlerinin hikayelerinin icinde ,
birbirimizi bulmaya calisan......

bilmedigimiz
pekte karsi koyamadigimiz.....
bir cekim merkezine  suruklenirken,
sen bana beni
ben sana seni,
anlatmaya oykunurken,

bir ara Proust oturdu yanimiza,
bir diger noktada Tanpinar'la gozgoze geldik.....
onlar konustular, biz dinledik...........
kac ruya, kac uyku terkettik....

sonra sen kahramanlarini dizdin karsima.....
yanilmiyorsam Seyh Galib olmali
bir digeri seni cilgina ceviren Selim,
ve uclunun son kahramani,
collerde kaybolan Dede Efendi,
bende ayni yazgiyi paylasan,
Portekiz Krali, 
Dom Sebastião I, Desejado,yu dusundum bir ara,
ama bunu sana soyleyemedim,
aklimdan gecenlerle, onlari bulusturan neydi?
Alcácer Quibir Meydan Muharebesi,
Uc Kralin hikayesi degil miydi oda? 
Uc Kral savasindan kim zaferle ayrilmisti?


Mahserin uc atlisi gibiydiler......
ben Okyanuslar Ansiklopedisini cikardim,
onlari nereye koyacagimi bilmiyordum.....

bir fadistanin cigliklari Atlantik'te yankilandi....
bir misra dustu,
onu yakalamam zordu,
Yine zevrak-ı derunum kırılıp kenare düştü.....
tum bunlarin ustune
Limonciyan henuz tesrif etmemisti.....

sonra koseden Mumtaz gecti,
Kanlica'da iskelede Nuran,
pesisira.....


sonra yuregimin tam orta yerine
Sehzadebasi Camii oturdu.....
iste oyle soguk bir kis gecesi,
Sen geldin.....
Senden geriye kalan simdi bu satirlar,
bir Arnavutkoy hikayesi,
Tanpinar
ve Istanbul'un Erguvanlari.....
ben elimde Machiavelli,
yollaliyorum,
izimi kaybettirmem zor olmamali.......


II/ II/ MMXI LONDON

17 Şubat 2011 Perşembe

Lizbon & Lisboa

herseyden vazgectim ben,
..................bir tek senden,
nasil oluyor sasiyorum.................
......................................bu yesil satsuma agacinin altinda...........



.............lizbon & cuneyt cerit,

16 Şubat 2011 Çarşamba

Annemin Mandolini ve Mandalin Kokulu Aksamlar.......

annem Ayfer'e

annemin mandolini aklimda
mandalin aksamlarinda....
hala dokunulmadan durur tozlu raflarin arasinda,
dedem onu bir Viyana gezisi sonrasi getirmis,
kedim dolanirken tozunu aliyor arada,
bense hic dokunamiyorum,
anneme ait hicbirseye.....
 

C.CERIT 0cak 2011 &London

paddinton'da bir tren kestane kisinda.....

soguk,
kar yagiyor mudur oralarda da?
gecen gun kestane kokusuyla sarsildim,
anladim ki kis gelmisti,
ellerim tipki cocuklugumdaki gibi,
soguktan usumus,
kapkara olmus,
kestanelerin sicakligiyla
gecici bir rehavete suruklemisti beni......


daha kotu seyler gormustum,
ya da gormeden kendimi kotu hissettigim,
arasindaki terk fark
kendi farkinin kendinden once gelmesiydi.....


bugun bir Nijinsky portresinin onunde durdum,
sonra kendime soz verdim,
sonra anneme soz verdim....
sonra hicbirsey olmamis gibi yoluma devam ettim,

aslinda hicbirsey olmamisti,
annemin mandolini biraktigi yerde duruyordu,
en sevdigim turunc receline hickimse dokunmamisti,
gunes yine ayni saaatlerde dogup batmisti,
bir iki dakikanin pekte bir onemi yoktu,
yasli postaci yine utusuz gomlegiyle gecti sokaktan
kaldirimdaki karo taslar arasindaki cizgilere basmadan ilerliyordu yillarca, 
gittigi terapistin hicbir faydasi olmamisti anlasilan......

sonra kucuk oglan,
yine corapsiz citlere asilarak,  bahcede oynuyordu,
ve babasi yine eve gec gelmisti........
kucuk prens baska bir gezende mutluydu,
paddington'dan tren zamaninda kalkmisti....
hersey yolunda gozukuyordu.....

degismeyen tek sey
yildizlarin konumlari disinda.......
benim hallerimdi.............

 londres- icimdeki gariplikler hic bitmiyor,MMXI,  C.CERIT

yan yatmis mavi bir balik icimde.....

yan yatmis mavi bir balik icimde,
sebebsizlikler eksenine sigmayan,
kacamiyorum eskenazi gecmisimden,
Hammersmith koprusu asili orada,
yesil ve dogulu

gecemiyorum....

Mavi balik der ki,
korkma, her nehir seni okyanusa tasir,
derinlik seni korkutmasin,

sana yakisan bu,
yenilgi degil ki bu,
bu senin inceligin
bu senin zerafetin,
bu senin ilkyazin
hatirla, 
bu senin Atacama'daki ilk yuruyusun........

Putney & Hammersmith &London MMXI, C.CERIT

9 Şubat 2011 Çarşamba

seni yazmadan once, birkac bahara eslik etmeliydim......

Isil"a


Seni yazmadan once,
birseyler yasamak,
birkac bahara eslik etmeliydim,
bir kac bahr asmaliydim, 
ta ki senin izine,  bir romanin
sayfalarinda rastlayana dek,

birkac ay oncesine kadar,
senin icinse arayislarla dolu bir yuzyil,
Garcia Marques romanlarindaki Kolera gunleri gibi,

sendeki halleri dusundukce, 
Aah Isil, sen de Izmir'in huznunu
Istanbul'un kendinden gecmisligini
yasarken, 
o yuzdendir Izmir'e kirginligin,
o yuzdendir Istanbul'a askin.......

iste o gunler, 
kimi gunler,
senin hatiran,
Sadberk Hanim'la gozgoze geldigin o bahcede,
kimi gunlar Sariyer'deki balikci barinaginda,
kimi gunler ise Pera Cafe'lerindeki heyecanli bulusmalarimizda,
ve onceside
Dame de Sion koridorlarindaki o kucuk, utangac kiz cocugu.......

Huma olmaliydi adin o gunlerde,
Sufi localarindan yukselen........

o kis, o ilkyaz
kendi yazdigin oyunlara ortak olurken,
bizleri de suruklerken o cosku,
Benal, ben ve digerleri......
senin kanat cirpislarina sahit olurken.....
yuzunun bir yani Anna Karenina
ote yani Anna Karina,
ancak bu ani Chopin olumsuzlestirebilirdi,
ne yazik C minor 12 numarali etud,
seni gormeden yazilmisti...........
o kis, o ilkyaz,
sanki sen Hesperid'lerin bahcesinde korunmasizdin,
yuzbasli Ejderha Ladon bile caresizdi,
buyumeni beklemekten baska......


kucugum,

persembeleri kucuk pembe bir pasta, 
Aya Taksiardi Kilisesinde bir mum, 
ve Pasalimani'ndan Buyukdere'ye uzanan bir sonsuzluk
bekliyor seni...........
hadi kos......

Buyukdere& Pasalimani & Chelsea& Hampstead, 2o1o/11 II/ MMXI C.CERIT

3 Şubat 2011 Perşembe

garip bir haller oldu sana......

garip bir haller oldu sana,
tanimakta gucluk cektigim,

yakismiyor bu haller,
sana hem de hic,
oysa ki konusmani ne cok isterdim....
birseyler soylemeni,
beni yine sasirtmani,
O heyecanini
demek birseyler var
kimi zaman suskunluk korkutur adami...

evet arada 1551 nokta yirmiuc mil var,
2496 kilometreye tekabul eden bir bosluk bu,
kusuratlarini, kusurlarini gizlemekten cekinmeyen,

evet arada kubbelerini goremedigim bir Nuruosmaniye Külliyesi,
sisli bir bogaz silueti,
evet arada
Athina banliyolerinde calan huzunlu bir rembetiko var,
evet arada koskoca balkan harbi var,
evet arada San Pietro baliklari dolasiyor Midilli aciklarinda,
evet arada Dantevari bir gecmis
Proustvari bir bekleyis,
Chagallvari bir varolus,
Borgesvari bir yóklous var...

sonra kosebasinda bekleyen Nuran var,
sonra cok sevdigin akide sekerleri,
arada garip aksanlari olan Sicilyali balikcilar var..
arada arasira Grand Rue de Pera'da tramvay'a binen Cahide Sonku'nun hayaleti,
bir Marlene parcasi,
pesisira  Josephine Baker,

tum bunlari kapi arasindan merakli bakislarla izleyen,
cocuklugun var,
arada adlarini unttugumuz sevgililer,
Blues geceler,
Sunset bulvarindan gecen Pink bir Cadillac
sonra Oscar Wilde
Paris'te gizli gizli bulusmalarimiz.....

arada beklenen
ama hic gelmeyecegi asikar mektuplar var,
arada yagmur kokan Chelsea sokaklari var,
arada portakal cicegi kokan adamlar var,
Alsancak garinda terkettigim cocuklugum,
annemin inci kolyeleri, 
senin annenin elleri var.....

arada Eugène Atget ' nin bos Paris kareleri,
Izmir"de Gazi Bulvari,
Damlacik'ta hic yazilmamis bir ilkyaz oykusu var.....

sonra bende biraktigin Ferahfezâ
senin hülyan uzaklaştıkça
ruhumda zehirli bir fütur halini alirken,
diye baslayan
sonrasi
ikibindortyuz kusura saplanan......



.....evet arada mavi bir gokyuzu var...

herseyi bosver
asil olan ne biliyormusun?
tum bunlarin ustunde
tum bunlarin otesinde,
küçük bir çocugun kalbi var.....

soguk bir uc subat aksami, C.CERIT & Chelsea / London