21 Şubat 2017 Salı

SEN, BEN VE MURILLOPHOBIA



 SEN, BEN VE MURILLOPHOBIA

görüntüler kafamı bulandırırken
kirletirken transparan geçmişimi ki
belki de hiçe sayarken kendimizi
başka bir aşk bu....
ikimizinde fildişi kulelerini topa tutan,
yerlebir eden,
yıkmakla kalmayan,
toz ve küller içinde
topyekün  kanlara bulayan ....
Napoli'deki Castel Nuovo'nun kanlı geçmişiyle yarışan..
Aragon ve Bourbon kanlarından da koyu ....

ağlama duvarında susuz bırakan,
İç çekişler köprüsünde çakılı kalan,
Pont Saint Bénézet Köprüsünden karşıya geçemeyen,

ağlama......
ben ağlayamam ki....Yeruşelayim çok uzak....

seninle başlayan bir dizi gariplikler girdi hayatıma
nedensizce,
sessizce,
gizlice,
suallsizce, sorgusuzca, usulca....
öylece,  ansızın, bir anda.... oluverdi herşey .....
olmayacak şeyler oldu, kendi başına,
nedensiz....

dinle bak, sen de bana hak vereceksin....

o yaz birden tüm alerji belirtilerim kesildi,
artık anti-histamin kullanmıyordum,
başım dönmüyor, kaşınmıyordum.....
 ilk yaz beni seviyordu, bedenim tepki göstermiyor,
herşeyi dozajında kabulleniyordu, 
hassasiyetini yitiriyordu,
mutluydum, belki de bu yüzden .....

evet, artık istiridye ye olan alerjim de
birden.... ansızın, apansız yokoldu,

Annemim Murillo tablolarına olan düşkünlüğünü bir türlü anlamazdım,
o gerçeklik
o çıplaklık,
o masumiyet
bana çok itici gelirdi, çok acıtır, çok kanatırdı,
o yüzden hiç sevememiştim Esteban Murillo'yu ...
Münih'teki Alte Pinoteka'ya da bu yüzden hiç gitmemiştim...
adım atarken bir Murillo'yla karşılaşma korkusu, nasıl tanımlanabilinir di bu korku,
Murillophobia, ben kendi fobi ve fililerimle hayata tutunmuşken,
sen bunları bir bir ezip geçiyordun, annem gibi barışıktın herşeyle....
oysa benim kurallarım vardı,
oysa benim sınıflandırdıklarım,
oysa benim kategorize ettiklerim,
binbir türlü labirentimsi semptomlarım
onlarla yaşamaya alışık olduklarım, alışık olmadıklarım,
tanıdık olduklarım,
yabancı olduklarım,
yalancı olduklarım,
sevdiklerim, sevmediklerim
vardı.......

hele Hatice Sultan'nın(zat-ı şahaneleri büyükannem) favorisi olan William Bouguereau'da sinirlerime hiç iyi gelmezdi, 
o kız çocuğu portreleri, 
o pembe al yanaklı, sağlıklı çocuklar, .... hastalıklı gibi gelirdi, 
boğardı beni.....
o tabloların yıllar sonra,  garip bir tesadüfle hayatıma girmesi, 
ki ben tesadüfe inanmam, 
hiç hayra alamet değildi,
sende onlarla birlikte omuzlarıma çökmüştün,  

sonra, Noel'ide hiç sevmezdim, 
ben  seninle Noel'i kutlamaya başlamıştım, 
gerçi Mistletoe altında öpüşmek beni herzaman heyecanlandırmış, 
hep o hikayeyle olan bağlantıyı kafamda canlandırmıştım....
Balder'in annesinin gözyaşları hikayesini dinlemek istemiştim, 
ama ben yalnızca seninle öpüşmek istiyordum
ve bu yüzden hikayeyi sana hiç anlatmadım, 
sende bana hiçbirşey sormadın gerçi ....

seninle tanıştıktan sonra kıskançlıklarım arttı,
yollar boyunca elini tutmadan yürüyemediğim günleri kıskandım,
senin o tabloya bakarken gizleyemediğin hayaranlığın olmak istedim ben, 
elinin dokunduğu kitapların, 
bedenini saran kumaşların kokusunu sever olmuştum,
taktğın gözlüğü kıskanır olmuştum ben, bazı anlar o gözlüğü takıp 
o kareden nasıl gördüğünü, evreni nasıl algıladığını, algılamaya çalışırdım.... 
sense bazen beni yakalayıp, gülerdin, gözlerine acımıyormusun derdin ....
sonra yemek yemeyi seven ben, 
yanında yemek yeme ihtiyacı hissetmiyordum, 
sen vardın ya ....
senin varlığın doyuruyordu ya beni,  
bir dokunuşun, bir gülüşün....
iştahımı kaybetmiştim ben,  beni iştahlı kılan tekşey sendin, 
yemeksiz yaşamayı ben senle öğrenmiştim....
aç değil misin dediğinde, nasıl bir açlık tı ki o....
sana, seninle olan düşlere ve gülüşüne....

senin ellinin zerafetini, 
gülüşünün sıcaklığını, 
sesinin rengi, tonu, samimiyeti,
duruşunun asilliğini....iştah olarak adlandırmak düşüyodu bana, kanibalist bir dürtü bu, 
atalarıımdan miras kalan .....

işte böyle birşeydi seninle olmak, 
ve sensiz olmak .... 
Borges Kitaplığında kaybolmanın da ötesinde,  
Coyoacán'da Anahuacalli Müzesin'de yokolmak....
ya da Santa Croce Bazilika'sında körolmak gibi birşey .....


ve şimdi sen yoksun,
ve ben neredeyim bilmiyorum ....



XXI / II / MMXVII


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder