19 Şubat 2017 Pazar

GALLIANO

GALLIANO

Yeniden yazmalıydım
ne tutuyordu ki beni,
peşisıra patlayan bombalar,
komşu Perihan'ın kedisi,
çalıştğım şirketin Borsa'da düşüşü,
yoksa Elisa'nın tatlı bonbon şekerleri,

Ne tutuyordu ki beni, senden , kendimden, diğerlerinden,
kendimi alamadığım
içine alamadığım,
Ne daha çok korkutuyordu? korkutabilirdi ?
yazamamak,
belirsizlik,
belirlilik,
bellek oyunları,
ya da Galliano'nun damağımda bıraktığı tat,

bir yaz sabahı,
Porto'da Lello/Irmao'da oturmuşum,
kafamda binlerce mavi kuyruklu tilki,
peşisıra mavi köstebekler,
Pina Bausch yanımdan geçiyor,
o an da sen Kastro sokaklarında bir yaseminin altında oturmuşsun,
yarıdan biraz eksik mavi hissediyorsun,
üzerinde mavi beyaz pötikare bir gömlek,
süeterinde Strand kitabevinden aldığım bir rozet,
beyaz ayakların çıplak,
güneşe pek çıkmamışşın bu yaz,
ya da bana öykünüyorsun....
yüzünde bir sen gülümsemesi,
beni kendine hayran eden,
beni kendinden geçiren, 
tıpkı ellerinin zerafeti gibi,
tıpkı dilinin damağımda yarattığı sismik sarsıntılar gibi ...

elinde annenin eski bir fotoğraf karesi,
Annie Leibovitz için ideal bir malzeme olduğunu hissediyorsun bir an
ama çabucak kafam karışıyor,
uzaklaşıyorsun o andan,
ben kafanı kurcalıyorum, bunu hissediyorsun....
içeri de seni bekleyen soğumuş kahvene dönüyorsun....


ikimiz de biliyoruz ki, ayırt etmek ne zor
Livraria Bertnard'la  ikisini
Martılar mı fayanslar mı?
belki de tek tanıdık artı, Majestic Cafe'ye yakın olan
ve bir o kadar da Gin Galliano ikilemi....
ya da eksenine sıkışmış olmamız....

ama kafanda... sen... bensiz yapabilmenin yollarını arıyorsun,
ve.... ben... bu köhne, bu dekadans Atlantik kentinde seni bekliyorum
elimden  gelen ve bana bıraktığın tek şey bu ....

XIX- II-MMXVII


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder