18 Kasım 2011 Cuma

الوردة الدمشقية‎ Rose of Castile &Hamilton Bulvari’nda Bir Ben

Hamilton Bulvarinda ne arar adam,
gece sisli lacivert mavilere burunmusken,
buz gibi sogukta,
Askim elimi tutmazkan,
nefes cekislerimiz birbirine karisirken,
St.Markt Kilisenin bahcesinde,
sogukta ay yerdegistiriken,
boslukta sigara kulleri ucusurken,
Neden tartisiyorduk ki biz,
Neden geceleri beni sokaklarda yuruturdun,
yurudugumuz kilometreler degilde,
Seni sevmek yoruyordu beni,
herkose basinda yeni bir hikaye anlatirdim ben sana,
hic ortak olmadigin,
hic anlamadigin,
hic bitmesini istemedigim,
sen mi ben mi ?
neden birbirimizi degistirmeye calistigimiz,
gunlerin sonrasina gelen…..
hep o ani bekledim,
elimi tutacagin o ani,


sonra birgun bakkala diye cikmistim,
kendimi Sevilla’da sarhos bir kaldirimda buldum,
yanimda bir Ossa motosiklet,
basimin altinda bir El Pais
ve bos Coronita siseleri,
arkamda koca La Giralda,
La Koutoubia’ya oykunen
uzaklarda Guadalquivir’in kokusu,
ustunde Calatrava’nin izleri,
Elbotellón cigliklari yukseliyordu korunun diger yakasindan,
Triana'da adamlar geceye soyunurken,
Puente De Isabel II'yi sis bulutu sarmisken,
Piazza d’Espana’da cirilciplak kalmistim,
Ahh magrur, karsi kiyinin incisi Triana,
kimse bilmesede,
avazim ciktigi kadar seni seviyorum diye haykirirken,
kent ayaklarimin altindan oylece kayip giderken,


sen yoktun,
Sevilla portakal kokuyordu,
bense les,
yine bir gun,
ansizin Chelsea’de buldum kendimi,
Sakura donencesi,
Butoh sessizligi,
sizmisti aramiza,

oncesinde dogudaydim,
kendimi dinlemekti amacim,
ama senin Echolarin
pesimi,
yakami,
gecmisimi
birakmiyordu,
ne yapmistin sen bana,
unutmakta,
yitirmekte,
anlamakta,
gucluk cekmekteydim,
neden geceleri,
o sogukta,
o sokaklarda yururduk biz,

Sen Hamilton Bulvari boyunca,
soguk kis geceleri,
sokak tilkileri nobette iken,
karanlikta,
yalnizligimizda gorunmezdi,
Hamilton Bulvarinda,


ikimizde icimizden gecirirken
tum soylenmemis sozleri,
kimdi hicbirsey soylemeyen
dudaklarin mi?
kalbin mi ?
yoksa tutamadigim ellerin mi?


icinden gecen Istanbul portreleri,
yatmisti boylu boyunca hayallerimize,
birbirlerine teget gecen,
biri Pera’ya bakan bir pencere
digeri Tatavlaya acilan bir kapi,
biri Asiyan’da Tanpinar,
oteki Burgaz’da Sait Faik
biri Kuzguncuk’ta ak kuzgun
digeri Kartal’da kara bir Kartal,
biri Cemberlitas’ta bir dehliz,
digeri Kadirga’da bir su sarnici,
biri Karakoy’de deniz,
digeri Balat’ta bir sinagog…..
kimi zamansa yerdegistiriken farkli yonlerde,
yorungelerde,
ben aslinda
kucuk mavi yildizli bir etamin ceketin altinda usuyen bir cocuktum
senin bakipta goremedigin….


bak bir Damask Rose ucusuyor,
senin topraklara yakin bir vadiden,
yayiliyor rayiha,
tarihe,
an’a
gecmise,
ozleme,
beni zehirleyen askimiza,
Sparta’ya ulasirken kokular,
ben yorgun bir Truva kralinin verandasindan,
seyrediyor olacagim,
yanarken Buffovento kalesi,
sen elinde bir parsomen parcasiyla kosarken
sahildeki kalyona…..
simdi Dos Hermanas mi daha yakin yoksa Jaen'mi?


Pasha,
seni yazdim,
seni cizdim,
seni boldum,
seni carptim,
seni cikardim,
ama seni cikaramadim
seni atamadim,
icimden,
disimdan,
dudaklarimdan,
dusuncelerimden,
aklimdan,

Ahh Bre Pasam,
ben gunahlarimin bedelini odemistim Bre Pasam,
benim Annem yok bre Pasam,
bilmezmiydin hic Pasam……



…….unutmak ile ozlemek arasi bir yolda Adrianapolis’e yaklasirken, Sevilla’da café corto yudumlarken, Efes’te mandalina bahcelerinin icinde camura saplanirken, Chelsea’de aylak aylak yagmurdan islanirken, Karakoy’de liman’da gozlerimi dindirirken………………
                                                                           Adrianapolis&Sevilla&Efes&London&Istanbul MMX

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder