17 Kasım 2011 Perşembe

HEIMATLOSS

canim herzamanki gibi….
Istanbul ayni ritimde…
boyasi akmis evler geciyor hayalet gecmisimizden,
yakin bir kiyida tanidik bir gramafon caliyor,
bizlerin makamlari ise,
o makamlara uymayan,

Maviye sevdali,
Gunbatarken,
Gece ve sen inmemisken sahile……..
Geciyordu gunler
eskimiste olsa,
eskitilmiste olsa,
beklentiler eskiye gore
iste o gunler cevremi saran
yalnizligimin secimleri var,


Than’in Saigon sokaklarinda
yasemin kokan yagmurlarinda
dinlenmis bir ruhu
kimi zaman cok yasanmis hallere burunen,
siz Than’i tanimasanizda
benden birseyler tasiyan
kucuk Vietnamli Parisien kiz
ona islak bir Istanbul aksami rastladim,
sahile yakin duruyordu,
Benjamin’e sirti donuk,
Bruce Weber portreleri sizmis aralara,
uzun sure konusmadilar,
nedenlerini siralamaksizin,
anin icinde gidip geldiler,
biliyorlardi ki ellerinde olan,
tek seyin tatminini….


ben yine kirgindim o gunlerde,
muzdarip kendimden,
bitkin hallerimden,
yorgun portremden,
icimde olmamis hayallerin,
sonradan giydirilmis halleri,

Paris kokan kucuk vietnamli kiz,
ve Alsace’li soluk benizli Ben
birgun ansizin,
cekip gittiler,
digerleri gibi,

bende kaldi
biraz kokulari,
biraz huzunleri
biraz sevismeleri,

icim icimi bururken
yaban otlari buyurken,
tatli eski bir tonda
Moda ile Bairo Alto arasi bir yerlerde,
birilerini burusturan
kimilerini bulusturan
gunlerin sonunda,
bazi aksamlarda tanidik yabancilar,
bu kente yabanciligimi dindiren,
bu kente yabaciligimi hiddetlendiren,
meragimi siddetlendiren
merhametimi kullendiren,
yeganeligimi kabullendiren…


Iste o gunlerden bir gun,
Hatice vardi kimi aksamlar
umitsizce evli Libyali bir adami beklerdi,
Italyan yokusuna yakin bir yerde,
hic anlamazdim insan Atlas daglarindan
kalkip Cihangir'de bir adami beklermiydi hic boyle,
Firuzaga’da tika basa dolu yalnizlar kahvesinde
avunmak degildi amaci,
ama yinede orada oturur beklerdi,
yaninda eski duskun kadinlari animasatan Canan,
sari boyasi akmis saclari,
elinde ucuncu sinif kuyumculardan alinmis pirlanta taslari,
diger yaninda kocasi tarafindan terkedilmis Suzan,
onun mavi gozleri,
aski memnu pesinde kosan bir dul,
gorumcesi guzel Hulya,
Hatice tum bu kakofoninin ortasinda,
digerleri dusler kurarken,
O kurmaz, Hisham’i beklerdi
gelmeyecegini bilerek,
kendine yetmeyen bir yani vardi…..
hep bi adim onde giderdi
onu cevreleyen rutubete bakmaksizin,


Istanbul tuhafti,
Marco Tatavla’da mekan tutmustu…
Efemera gunlerine inat,
Bologna’nin Vespertina’si cok uzakti,
Toscana’nin kirlari,
Siena’nin kuleleri
gunden gune
Tatavla meydaninda
Aziz Dimitrios kilisesine bakan meydandan,
dunyayi izlerdi,
dedim ya,
ne arardi, bilinmez…..




Luka Sakizagaci’nda
Galeriler arasi canbazlik yapardi,
Eskiden Airbus fabrikasina gizlice girmeye calistigi gunler geride kalmisti,
Franco’dan kacan ailelerinin cocuklariyla Tolouse’da yetiskinlige adim atarken
Annesi Italyanca konusurdu onunla,
Babasi isvicre aksaninda fransiz,
dedim ya
ne arardi bilinmez,


Mao Yildiz’da
Barbarossa’ya yakin biryerlerde,
Cinar agaclarinin golgesinde yasardi,
Sake icerdik,
ama asla Kabuki konusunu acmazdi,
henuz Sapporo’ya gitmemisti,
bilmem neden,
tuhaf bir kizdi,
iffetsiz islere meyilliydi,
dansoz olmak istiyordu ya,
hepimizi bir kahkaha basardi,
abuk sabuk adamlara takilirdi,
sonra zorla kacar kurtulurdu,
dogulular herzaman ki gibi Pera’nin arka sokaklarini paylasmislardi,
oda hicbirsey olmamis gbi o mekanlarda,
ruhunu beslemek isterdi bize garip kacan yerlerde,
sonra tuhaf film setlerinde boy gosteriyordu,
bir Bollywood fiminde bile kucuk bir rol kapmisti,
memnundu anlasilan,
ne arardi bilinmez ……
dedim ya,




Clement Tarlabasinda mekan tutmustu,
cekilmeyen bir Bretagne agzi vardi,
ustune Tarlabasina yakisan bir yani,
Uber-bohem ile cheap arasi gidip gelen,
Onurunu Paris’te yerle bir etmis bir hali vardi,
ciplak bir mekan anlayisinda
soyunurdu gune,
ama bana hayranligi, duskunlugu onu affettirirdi,
uzulurdum kimi zaman onun icin,
ama o buyumustu,
ne arardi bilinmez,
dedim ya,


Matthias Harbiye’de
bira kokan meyhanelerin tuzagina yakindi,
kac gun daha bekleyebirdi Dame de Sion cikisinda
hic bulamadigi aski beklemeye gucu var miydi
Fureya kucuktu,
Kalbi vardi, seker hastasiydi….
Macka’da universiteye yakin bir yerlerde otururdu,
Valide Sulatan Cesme’sinde bulusurlardi kimi zaman,


O ve Matt nasil olurdu bilinmez,
O oyle alismamisti Bayern’de bir koyde,
Gecmisinin unutturarak yetistirilmisti,
duzgunlugu huzursuzluk yaratirdi,
kusursuzlugu kirlilik,
aah dedim ya
ne arardi bilinmez,

sonra Eda vardi,
telasliydim o gunlerde,
nereye,
kendime,
nasil yetisecegimi
bilmemenin yaratttigi kaos,
Arda vardi,
Eda’nin kocasi,
guzel adam Fatih vardi,
Onun humanizmasi annemi animsatirdi,
durusu hayranlik uyandiran bir adam,

Egeliydi, tuhaf ama kekik sevmezdi
ama kekik kokardi,
Deniz kokardi,
bir kedisi vardi,
gitar calardi,
begonvillerin acmasini beklerdik birlikte,
ben arada hic gelmeyecegini bildigim mektuplar beklerdim,
Kibris’tan bir iki haber,


benim korkularim vardi,
sezerdi, ama uzakti,
kendini mesgul etmenin yollarini bilirdi,
huzur bulurdum onun yaninda,
sonra Spanish Tortilla yedigimiz gunlerimiz oldu,
yada Tom Sam salad,
onu rokali gunler,
dereotlu corekler,
patlicanli borekler,
garip yerlerde buldugumuz egzotik cicekler,
benim lavantalarin yaydigi kokular,
rakili uykusuz geceler,
takip etti…..

Eda’ya olan sevgimiz ayniydi,
icinden ince ince kristal kar taneleri gecen,
icinden Fioana Apple’in
“Why try to change me know” adli parcasi gecen,
belkide beni en iyi anlatan dizelerdi,
I go to the corner, I end up in the Spain ......



bahcede hic bitmesini arzulamadigimiz geceler yasardik,
sorunlar hic bitmezdi,
salyangozlar yeni diktigimiz herseyi yemisti,
biz onlari bir turlu yiyememistik ya,
kapici Pertev yine karisini dovmustu,
bakkal kopek gibi sarhostu,
bahcede dekor olarak duran silahlar vardi,
yan komsu hala tek kelime soylememisti,
Eda’nin sarhoslugu en guzel anlardi,


kimi zaman onlara bu kadar yakin olup,
bu kadar uzun sure onlari gormeden yasamayi
kendime yediremezdim,
anahtarim oldugu halde,
kendimi kitlerdim,
adim atamazdim,


Iste oyle
Istanbul’u severdim ben
yoksa Fatih’i
bilmem…….
tek bildigim hepsi benim ruhumdan birseyler tasirdi,
dokunamadigim,
incitmeye kiyamadigim…………….

c.cerit sonbahar Istanbul X-X 2011

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder