2 Temmuz 2010 Cuma

N0 74 Victorian Lime

E’ye
bugun senin dogum gunun

butun gun kosusturdum durdum,
bugun senin dogum gunun….
ikimizde haberdar degiliz hangi noktasindasindayiz yerkurenin,
hangi noktasindayiz hayallerimizin,
hangi noktasindayiz ezberledigimiz hikayemizin,

bugun senin dogum gunun,
bende bir telas,
annen savaslarin acisini hafifletsin diye dogurmus olmali seni,
bir kiz beklerken,
guzel bir oglan cikmis,
oglan da pek bi oglan,
oglanlara sevdali bir oglan,
rumca bir ninniyle buyutmus seni,
hatirlamazsin ama belli,
limonlar yesilken dogmussun sen,
gunesli bir gunde,
o yuzden sana parla adini koymuslar,
isil, isil …
isik ver diye adanin ortasinda….
o yuzden hep olmamis yesil tutkularin esiri,
o yuzden hep bir rolun arkasinda duran kucuk cocuk

bugun senin dogum gunun
icim icime sigmiyor,
kosturuyorum,
ilk zamane asiklari gibi,
yeni yetme, teslimiyetci, kayitsiz sartsiz
Penhaligon’dan en sevdigim koku
Endymion,
sonra dedemin tras losyonlari,
Taylor of Old Bond Street losyonlari,
Eton Kolej gunlerinden
Victoarian lime 74 numara,
bergamot,sandal agaci kokan,
lavanta kokan.......


sonra vintage haritalar,
birbirlerinden farkli,
birbirlerini tutmayan,
degisen ve yer degistiren topraklar,
Tirieste iki yil sonra Italya’ya katilmis,
on yil sonra Girit yunan olmus,
Cezayir degil artik fransiz,
ne de Angola portekiz,
ne de Donna Catherine Cornaro hukumdarligi kalmis
sizin topraklarda,


sonra Liberty’in cicekcisi,
anlamazsin cicekten ama olsun,
yas 27,
27 adet aycicegi,
gunebakan,
sanki ben sana bakan
lacivert kucuk ay desenli folyalara sarilmis,
saman iplerle baglanarak,
basaklar uzerine yerlestirilmis,
birde ustune kucuk japon kizin ellerinden gecen utangac gulumsemesi,
e bende kalbimi koydum yetmez mi?


hic billmedigim bir dilin yazgisi
gecmis ustumuze…..


kos, kos bi telas
The Selfridges,
cukulatalar, en sevdiklerin sirayla,
nugat, marzipan ve Giandojòt
altin yaldizli folyolara sarilmis,
maske gecmisi tadinda.....
bir avucta
sonra dogdugumuz yillara ait
eskiden kalma kalem tiraslar,
kirmizi , mavi, sari
rengarenk,
sanki ilkokul siralari,
onluklerimiz,
kolali yakalarimiz,
defne sabunu kokan cocuklugumuz,

sonra eski bir oyuncak,
mavi maket bir ucak,
ben pilot sanki,
seninle geziyorum dunyayinin tum limanlarini,
ben St.Exupery,
sen yaridan az Hemingway,
biraz Beuys,
ve herzamanki rollerin……

her neyse, sonra sana bir Clark Gable seckisi,
nedense bir bag var
ikinizin arasinda,
guluyorum bu anlamsiz adlandirmalarima,
yanimdan bir uzay mekigi geciyor,
ben yorungemde
yil 2046
zaman ve mekan yok,
sen ve ben yok, teslim olmuyoruz birbirimize
belki de bu yuzden
Birlikte olamiyoruz
kimbilir ne kadar zaman aldi
benim sen
senin ben
oldugumu anlamamiz…




sonra bir album hazirliyorum,
baskidan yeni cikmis kareler,
kendi hazirladigim albumde
ilk foto sen,
son foto ben,
senle baslayan
benle bitten,
hersey seninle baslamisti,
ben olmasan olmayacak yazgiydi
sen hep kacardin her karadeden,
bense seni her karede yakalamaya calisan,
sen hep huzursuz,
bense senin her anini yakalama pesinde,
arsiz bir cocuk,
aaah bre oglan,
aklima soktun bu turkuyu,
oglan, oglan ne guzelsin sen,
fildisi tarak misali,
sigarani, fenerini yak gidelim,
kalk gidelim oglan……………….


bugun senin dogum gunun,
kapimin onune koydum herseyi,
belki gelirsin diye……..

c.cerit londra& 2009

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder