HOTEL ANGLETERRA
içimde nedensizce bir Sergei Yesenin
her gün yavaş yavaş intihar eden
her beyaz aksam St.Petersburg'ta
The Angleterra Otelinde
St Isaac Katedralinde ayaklarımı buz kesiyor
gitmiyor hiçbirşey yolunda
gitmiyor
ayaklarım gitmiyor…
yollar buz kesmiş
ince kristallerle kaplı
oradan çaresizce Sindagma’daki
Hotel Grande Bretagne’yaya geçerken
sıcaktan burnum kanıyor
sanki hiç durmayacakmışçasına
dayanılmaz bir hal alıyor bu hemofili nöbetleri…
sıcaktan her şey eriyor
içimdeki Yesenin bile
içimdeki nöbet tutan asker,
beni olur olmaz köşelerde yakalarken ansızın
Istanbul’da bir ben
Londra Otelinde bir papağan
Bavyeralı bir soytarı
ve
gece resepsiyonisti bir öğretmen
oturmuşuz
sigara içiyoruz ayrı köşelerde
kimse birbirine neden diye sormuyor…
konuşmuyoruz
papağan en çok fıstık seviyor...
alman soytarı kendini
ben seni
öğretmen birini seviyor mu?
o kimseyi neden sevmediğini bile bilmiyor
kesin olan tek şey uykuyu sevdiği
sonra yakınlardaki Şapelden bir çığlık yükseliyor,
Viktor Levi’nin kapısına kilit vurulmuş
Walt Whitman’ın hayaleti geçiyor
sonra kırmızı bir tramvay
peşisıra bir kedi …
aslında hayat geçiyor….
c.cerit –MMXII Istanbul
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder